Güç, Kültür ve Vatandaşlık Üzerine: Gölpazarı’nın Neyi Meşhur?
Bir siyaset bilimci olarak bana sıkça şu soru yöneltilir: “Güç her yerde midir?”
Yanıtım hep aynıdır — evet, güç sadece iktidar merkezlerinde değil, toplumun en küçük birimlerinde bile vardır.
Bir köydeki imece düzeninden bir kasaba pazarına kadar, her toplumsal yapı kendi içinde bir güç dağılımı, bir iktidar ilişkisi barındırır.
Bu yazıda, küçük bir yerleşim yerinin kültürel meşhurluğundan yola çıkarak bu ilişkileri çözümleyeceğiz: Gölpazarı’nın neyi meşhur?
Ama bu soruya sadece gastronomik ya da folklorik bir yanıt vermeyeceğiz. Gölpazarı’nı bir siyaset laboratuvarı gibi ele alacağız — iktidarın mikro biçimlerini, kurumların sembolik gücünü ve vatandaşlığın gündelik pratiklerini inceleyerek.
Gölpazarı’nın Coğrafyasından Siyaset Haritasına
Gölpazarı, Bilecik iline bağlı küçük ama tarihsel önemi büyük bir ilçedir.
Bu küçük Anadolu kasabası, Osmanlı’nın erken dönemlerinden itibaren bir yönetim ve üretim merkezi olmuştur.
Bugün ise Gölpazarı’nın meşhurluğu yalnızca peyniri, tereyağı, cevizli helvası ya da bağcılığıyla sınırlı değildir.
Asıl meşhurluğu, yerel toplumsal yapısının güçlü dayanışma kültürüyle birleşen demokratik refleksindedir.
Siyaset bilimi açısından bakıldığında, bu tür küçük yerleşimlerde iktidar ilişkileri merkezi otoriteden çok, toplumsal ilişkilerin örgütlenme biçimi üzerinden okunur.
Köy kahvesi, kadın dernekleri, ziraat odaları, muhtarlıklar — hepsi kendi içinde birer mikro iktidar alanıdır.
Kurumların Gücü: Görünmeyen İktidar Ağları
Her toplum, kendi kurumlarını kurar ve bu kurumlar zamanla kültürün taşıyıcısı haline gelir.
Gölpazarı’nda da durum farklı değildir. Kooperatifler, köy dernekleri, belediye meclisi gibi yerel kurumlar, sadece ekonomik değil, aynı zamanda politik birer aktördür.
Burada iktidar yalnızca seçilmiş temsilcilerde değil; toplumsal ilişkilerde, gelenekte, hatta pazaryerinin düzeninde bile kendini gösterir.
Siyaset biliminde bu durum “gündelik iktidar” kavramıyla açıklanır:
Yani, devletin gölgesinde ama onun dışında gelişen, halkın kendi içinde kurduğu yönetim biçimleri.
Gölpazarı’nın pazarında, kimin hangi tezgâhta duracağı bile bir iktidar dengesidir aslında.
Erkeklerin Güç Odağı, Kadınların Katılım Alanı
Gölpazarı gibi kasabalarda erkekler genellikle stratejik alanların yöneticisidir: ziraat kooperatifleri, belediye meclisleri, pazaryeri yönetimleri.
Bu yapılar, Weber’in “rasyonel-legal otorite” tanımına uygundur; yani meşruiyet, kurallara ve statülere dayanır.
Ama bu, kadınların sahneden tamamen çekildiği anlamına gelmez.
Tam aksine, kadınlar bu yapının görünmeyen ama bir o kadar güçlü yönlendiricileridir. Kadın dernekleri, el işi atölyeleri, sosyal dayanışma etkinlikleri; hepsi, demokratik katılımın yerel tezahürleridir.
Kadınlar bu alanlarda, paylaşım, empati ve diyalog üzerine kurulu alternatif bir siyasal kültür inşa ederler.
Bu da bize siyasetin yalnızca karar alma değil, aynı zamanda ilişki kurma biçimi olduğunu hatırlatır.
İdeoloji ve Kimlik: Gölpazarı’nın Sessiz Siyaseti
Gölpazarı’nda ideoloji sokakta değil, gündelik yaşamın içine sinmiştir.
Bir kahvede oturup çay içmek, köy meydanında pazar kurmak ya da düğünde halay çekmek — bunların hepsi, birer kimlik beyanıdır.
Siyaset biliminde “sessiz vatandaşlık” olarak tanımlanan bu olgu, bireylerin doğrudan siyaset yapmadan da kamusal alana katılım biçimidir.
Gölpazarı’nın meşhuru aslında bu sessiz siyasettir.
Kimi zaman bir köy derneğinin düzenlediği imece, kimi zaman bir kadının kurduğu üretim kooperatifi; bunların hepsi toplumsal birer “direnç noktası”dır.
Bu direniş, iktidara başkaldırı değil; daha çok, gücü paylaşma pratiğidir.
Toplumsal Düzenin Görünmeyen Sütunları
Siyaset, genellikle devletle, yasayla, seçimle ilişkilendirilir.
Oysa Gölpazarı’nda siyaset; bir pazaryerinde fiyat belirlerken, bir tarlada ortaklaşa çalışırken ya da bir düğünde dayanışma gösterirken yaşanır.
Bu, Hannah Arendt’in tanımıyla “eylem yoluyla siyasallaşma” biçimidir.
İnsanlar konuşarak, paylaşarak ve birlikte üreterek siyasi varlıklarını gösterirler.
Dolayısıyla Gölpazarı’nın meşhur olanı sadece peyniri değil; vatandaşlık bilincinin sessiz ama güçlü örgütlenmesidir.
Kadın-erkek, yaşlı-genç fark etmez; herkes, kendi ölçüsünde bu düzenin sürdürücüsüdür.
Okuyucuya Provokatif Sorular
– Güç gerçekten yukarıda mıdır, yoksa aramızdaki ilişkilerde mi saklıdır?
– Demokrasi sandıkta mı başlar, yoksa pazar yerinde mi?
– Bir kadın kooperatifinin üretim kararı, bir parlamento yasası kadar politik olabilir mi?
Bu sorular, küçük bir kasabadan büyük siyasal teorilere açılan kapılardır.
Sonuç: Gölpazarı’nın Gerçek Meşhuru
Gölpazarı’nın neyi meşhur?
Belki cevabınız “peyniri”, “tereyağı” ya da “doğası” olabilir.
Ama siyaset bilimi perspektifinden bakıldığında, Gölpazarı’nın asıl meşhuru, güçle toplumsal uyumu bir arada yaşatabilen yerel demokrasisidir.
Küçük bir kasabanın gündelik hayatında bile, iktidar, kurumlar, ideoloji ve vatandaşlık birbirine görünmez ağlarla bağlıdır.
Bu ağları çözmek, sadece bir yerin değil, bir toplumun nabzını tutmaktır.
Ve belki de Gölpazarı’nın bize öğrettiği en büyük ders budur: Gerçek güç, paylaşılan güçtür.
Ovanın doğu ve kuzeydoğu sahasında yoğunlukla sebze ve meyve tarımı yapılırken, batı kısmında daha çok tahıl ve ayçiçeği tarımı yapılmaktadır . İklim ve Bitki Örtüsü – T.C. Gölpazarı Kaymakamlığı T.C. Gölpazarı Kaymakamlığı iklim-ve-bitki-ortusu T.C. Ovanın doğu ve kuzeydoğu sahasında yoğunlukla sebze ve meyve tarımı yapılırken, batı kısmında daha çok tahıl ve ayçiçeği tarımı yapılmaktadır .
Burcu!
Katkınız yazının akıcılığını artırdı, emeğinize sağlık.
Bilecik ‘in Meşhur yemekleri: Parmak Köftesi. Bıldırcın Kebabı Bilecik Nohutlu Mantısı Bilecik Güveci. Dağ Eriği Ekşili Kesme Çorbası Mercimekli Bozüyük Mantısı Yunus Erikli Ekşili Biber Dolması Gök Fasille. Daha fazla öğe… Bilecik Yemekleri : Bilecik’in Meşhur Yemekleri Listesi blog bilecikin-meshur-ye… Gölpazarında her yıl 1- tarihleri arasında gerçekleştirilen panayıra Bilecik ve çevre illerden birçok Esnaf ile vatandaşlar geliyor.
Sezgi! Saygıdeğer yorumunuz, yazının bütünsel değerini artırdı ve çalışmayı daha doyurucu hale getirdi.
Löblüce Kalesi Bizans döneminde Löblüce Kalesi, Osmanlı döneminde Leblebici Kalesi olarak anılan bu kalenin tam olarak ne zaman ve kim döneminde yapıldığı bilinmemektedir. 1313 yılında Osman Bey tarafından Bizans Devleti’nden alındığı ve 1607 yılında onarılması için İstanbul’dan izin istendiği bilinmektedir. Tarihçe – T.C. Löblüce Kalesi Bizans döneminde Löblüce Kalesi, Osmanlı döneminde Leblebici Kalesi olarak anılan bu kalenin tam olarak ne zaman ve kim döneminde yapıldığı bilinmemektedir.
Defne! Kıymetli katkınız, yazının odak noktalarını vurguladı ve ana fikrin güçlenmesini sağladı.
Gölpazarı köylü pazarı 🤲 #Cuma, #cumartesi, #pazar günleri halkımızın istifadesine açılmıştır. Tüm hemşehrilerimizi köylü pazarımıza bekliyoruz. #Bilecik. 23 Kas 2023 Gölpazarı köylü pazarı #Cuma, #cumartesi, #pazar günleri … Instagram … Instagram … Gölpazarı köylü pazarı 🤲 #Cuma, #cumartesi, #pazar günleri halkımızın istifadesine açılmıştır. Tüm hemşehrilerimizi köylü pazarımıza bekliyoruz. #Bilecik.
Dörtnal! Saygıdeğer katkınız, yazının bilimsel niteliğini artırdı ve akademik değerini yükseltti.